Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.
“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar…
Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur:
- Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın!
- Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
- Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Lise Müdürünün her eğitim-öğretim yılı başında öğretmen-lerine gönderdiği mektup eğitim ve öğretimin önemini çok iyi bir şekilde anlatmaktadır.
Eğitimin ilk hedefi “çağdaş insan” yetiştirmek olmalıdır. Çağdaş insan; akıla ve bilime inanan, demokrasiden yana olan, insan haklarına saygılı, dil, din, ırk, renk, mezhepçilik, cinsiyetçilik vb. ayrımcılık yapmayan, hoşgörülü bireylere denir. Tabiki yukarıdaki çağdaş insan tanımına uygun birey-ler yetiştirmek ise çağdaş eğitimle, çağdaş eğitim-öğretim kurumlarıyla ve de bu kurumlarda görev yapacak çağdaş öğretmenler ve eğitimcilerle münkündür.
Günümüzdeki çağdaş toplumlarda, eğitimciler, öğretmen-ler ve anne babalar sürekli olarak çocukların daha başarılı olmaları için çareler aramaktadırlar. Bunu sağlayabilmek için de başarısızlıkların nedenlerini belirleyip, önlemler almaya çalışmaktadırlar. Tüm bu çalışmalar aslında, gerek toplumsal, gerekse bilimsel alanda çok hızla gerçekleşen gelişmelere uyum sağlama amacına yöneliktir. Çünkü yaşadığı ortama uyum sağlayabilmek, insanın temel işlevlerinden biridir. Ancak bu uyumun sağlanabilmesi, yüksek düzeyde bir zihni faaliyeti gerektirir. İnsanın zihninin gelişmesinde, en önemli etken ise, onun sürekli olarak yeni bilgilere açık ve karmaşık problemleri çözmeye hazır bir işlerlik içinde tutulmasıdır. Böylelikle bireyler, doğuştan sahip oldukları potansiyel zeka ve yeteneklerini erişebileceği, en yüsek düzeye ulaştırma olanağını bulabilirler. Tüm bunlar göz önünde bulundurul-duğunda, ilk düzenli öğretim aşaması olan okul öğretisinin, kişinin geleceğini yönlendirmek açısından ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu yüzden, sağlıklı düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, sorumluluk sahibi gibi bir çok olumlu özelliklere sahip bireylerin yetişmesinde okulun yapısı, amacı, işlevi ve önemi çok büyüktür. Çünkü okul, sosyalleşme sürecinde ilk temel toplumsal kurumdur. Bu kurum belirli öğrenme kalıplarının gerçekleştirilmesi sorumluluğunu taşır.
Okul, bireyin toplumla uyum sağlayabilmeleri ve mutlu olabilmeleri yolunda gereksinme duydukları konuları öğrenmelerini sağladığı oranda başarılı sayılır. Bir sosyal kurum olarak okulun, sosyalleştirme süreci içinde iki önemli işlevi vardır. Bunlardan birincisi, kendi başına bir takım öğrenme tiplerini gerçekleştirme sorumluluğu; ikincisiyse, diğer sosyal kurumların boşluğunu doldurma görevidir.
Okulun bu birinci işlevi, herkesçe bilinen öğretim görevini içerir. Okul, her bireye iş ya da bilim dünyasında gerekli olan sayısal sembol ve kavramlarla, değerleri kazandırır. Okul, düşünme alışkanlığının yanında, uyguladığı öğretim prog-ramlarıyla bilim kavramlarını öğretir. Okulun ikinci işlevi daha farklı bir boyutu içermektedir. Aile ve arkadaş çevresi çocuğa, öteki bireylerle çalışma ve oynama alışkanlığını kazandırırken, okul bir toplumsal kurum olarak bu alışkanlığı sürdürür. İyi planlanmış bir okulun bu düzeydeki faaliyetleri, genellikle sosyo-ekonomik açıdan düşük düzeyde ve duy-gusal etkileşim açısından da yetersiz olan aile koşullarını telafi etme amacına yöneliktir.
Çağdaş eğitimde okul, bir takım bilgi kalıplarıyla, beceri ve tutumların öğretilmesi sorumluluğunu üstlenen tek sosyal kurumdur. O gelişmekte olan bireye, çalışma ve diğerleriyle birlikte yaşama alışkanlığını kazandırma konusunda sorum-luluğu diğer kurumlarla paylaşır. Okul, öğrenciye kendi gereksinme ve amaçlarıyla sosyal dünyasını bütünleştirerek doyum sağlayabilme olanağı hazırlar.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, çocuk eğitimi çok hassas bir konudur. Çocuğun gerek kişiliğinin gelişimi, gerekse ruh ve beden sağlığı açısından okulun önemi ve sorumlulukları son derece önemlidir. Çünkü, bugünkü çocuklar yarın büyüyecekler ve biz onlara geleceği emanet edeceğiz. Ailede ve okulda verilen eğitim sayesinde çocukların şahsiyeti ve karakteri şekillenecektir. Bizim onlara karşı her davranış şeklimiz, onların ruh dünyasını olumlu ya da olumsuz olarak etkileyecektir. Bu yüzden çocukları-mıza davranırken daha hassas olmalıyız.
Barış, sevgi dolu bir dünya kurmak istiyorsak, çocuğun kalbine sevgiyi, şefkati, merhameti yerleştirmek zorundayız. Bu da ancak çağdaş eğitimle mümkün olur. Kalbinde sevgi, şefkat ve merhamet olan insanlardan hiç kimseye zarar gelmez, aksine bu duygularla yetişen çocuklar, hem kendilerine ve ailelerine, hem de halkına ve dünyaya faydalı olan insanlar olurlar.